TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı

Önemli Bilgilendirme: Geçmiş döneme ait basın bültenidir ve güncel olmayan bilgiler içerebilir. Bültenin halen yayında olma nedeni Vakıf çalışmalarına dair arşiv niteliği taşımasıdır. Vakıf'tan bilgi ve onay almadan kullanılmaması rica olunur. (E-posta: iletisim@tema.org.tr, tema@tema.org.tr)

Doğanın kendini yenilemeye fırsat bulamayacak bir hızla yok edildiğine dikkat çeken TEMA Vakfı “Ekmek elden su gölden dönemi bitti” diyor. TEMA siyasi parti ve seçmenlere yönelik hazırladığı Çevre Manifestosu'nu medya kuruluşları önünde ekmek ve su dağıtarak açıkladı. Eylem sonrasında 5 siyasi partiyi ziyaret eden TEMA Vakfı Gönüllüleri, takipçisi olacaklarına dikkat çektikleri Çevre Manifestosu'nu yetkililere teslim etti.

Siyasetçiler kimlerin aday olacağını, birleşip birleşmeyeceklerini hatta seçimi erteleyip erteleyemeyeceklerini tartışadursun, tartışma götürmeyen bir gerçek var: Doğa elden gidiyor. Bu gidişe “dur” denmesini isteyen TEMA Vakfı, 320.000 Gönüllüsü ile kamuoyunun ve doğanın sesi olma sorumluluğunu üstlendi. Ve bu sorumlulukla, 08 Haziran 2007 tarihinde, başta İstanbul ve Ankara'da olmak üzere Türkiye genelinde medya kuruluşları önünde ekmek ve su dağıtarak TEMA Çevre Manifestosu'nu açıkladı.

Basın kuruluşlarının ardından AKP, ANAP, CHP, DP ve MHP'yi ziyaret eden TEMA gönüllüleri Çevre Manifestosu'nu yetkililere teslim etti. Siyasi partilerden Çevre Manifestosu'nda yer alan çözüm önerilerini seçim bildirgelerine almalarını talep eden TEMA Vakfı, seçmenlere de bu önerileri dikkate almayan partilere oy vermemeleri çağrısında bulundu.

Eyleme TEMA gönüllüleri ve çalışanları ile birlikte TEMA Vakfı Mütevelliler Heyeti Başkanı A. Nihat GÖKYİĞİT, Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Çelik KURDOĞLU ve Genel Müdür Dr. Uygar ÖZESMİ de katıldı.

TEMA Vakfı, Çevre Manifestosu ile siyasi partilerden ve seçmenlerden şu taleplerde bulundu:

TEMA Vakfı Çevre Manifestosu

Siyasi Partilere ve Seçmenlere

TEMA Vakfı olarak 15 yıldır erozyonla mücadelenin ne denli önemli olduğunu vurguluyor, tarım arazilerine tecavüz edilmesini önlemek için mücadelemizi sürdürüyoruz. Bir yandan yaygın kamuoyu desteği ile yaptığımız çalışmalarımızı sürdürürken, diğer yandan da toplum olarak gerekli bilince ulaşmadığımız takdirde sorunların derinleşeceğinin farkındayız.

İklim değişikliğinin ana nedeni, iki yüz yıldır yaşam standardımızı belirleyen fosil yakıtlara bağlı sanayi devrimi. Bunun insanlık için ne denli önemli bir tehdit oluşturduğunu, susuzlukla karşılaşınca fark etmeye başladık.

Türkiye, iklim değişikliği konusunda atılan uluslararası alandaki en önemli adım olan Kyoto Protokolü'ne imza koymamakta ısrar eden az sayıda ülkeden biri. Bu konuda ABD ile aynı tavrı göstermenin sorumluluğunu taşıyor.

ABD Başkanı dahi Kyoto Protokolü konusunda duruşunu değiştirirken, Türkiye yönetiminden henüz ses yok! Kyoto Protokolü iklim değişikliğine yol açan karbondioksit salımının denetim altına alınması konusunda bir taahhüt anlamına geliyor; ki halkımız bu taahhütün dışında kalmayı kabul edemez.

Sanayi devriminin iklim değişikliğine yol açtığı herkesin kabul ettiği bir gerçek. Ancak bireyin tüketim alışkanlıklarının ulaştığı düzey ve nüfus baskısı bu olumsuz gidişi daha da hızlandırmakta, doğal yaşam yok olmakta. Fosil enerji kaynaklarına dayalı küresel üretim ve tüketim bir yandan toprak varlığını tüketirken, artan nüfusu beslemek iddiasıyla başlatılan ve geleneksel tarımı yok eden üretim teknikleri bir yandan, bireylerin kişisel çıkar doğrultusunda doğal alanları ve ormanları yok ederek karşımızdaki tehdidi dayanılmaz noktalara getirmekte.

Oylarımızla iktidara getirerek ülkemizi yönetme vekaletini verdiğimiz TBMM üyelerinin yasama döneminin son icraatı olarak meralarla ilgili olarak aldığı karar, topraklarımıza yönelik tehdidin boyutlarını ortaya koymakta.

Ülkemizde ve dünyada gıda ve su güvenliği tehlike altında. Her geçen gün bu tehlike büyüyor ve daha fazla insanı etkiliyor. Yiyecek gıda ve içecek su kalmadığında diğer bütün kaygılar anlamsız kalacak.

TEMA Vakfı 320.000 gönüllüsü ve TEMA Vakfı mesajlarının öneminin farkında olan kamuoyunun % 62'si ile siyasi partilere sesleniyoruz. Ve taleplerimizin yerine getirilmesini istiyoruz.

Toprak Yoksa Ekmek Yok!

TEMA Vakfı'nın büyük mücadelesi sonucunda “Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu” TBMM'de kabul edildi. Buna karşın ülkemizde toprak erozyonu hızla devam etmekte ve Türkiye çölleşmektedir. Verimli tarım topraklarımız üzerine kurulan sanayi tesisleri için kanun değişikliği ile af getirilmesi kabul edilemez.

Verimli topraklara sahip tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının engellenmesi şarttır. Ülkemizde toprak varlığının korunması için toprak yapısını bozmayan doğru toprak işleme yöntemlerine, kimyasal gübre yerine organik gübre kullanımına, bütün meyilli arazilerde teraslamaya, bütün gerekli alanlarda rüzgâr perdelerine teşvik getirilmelidir.

Bütün meraların doğru yönetimi şarttır. Bunun için yerel mera bitki örtüsünün korunması, erken ve geç otlatmanın engellenmesi ve meralara sadece taşıma kapasitesi kadar hayvan sokulması gereklidir.

TEMA Vakfı'nın projeleriyle de ortaya koyduğu bu temel uygulamaların siyasi partilerin programlarında yer almasını istiyoruz. Bu temel uygulamalar güçlü politikalarla ülke geneline yaygınlaştırılmadığı takdirde ülkemizde gıda güvenliğinin tehlikeye düşmesini ve gıda için başka ülkelere bağımlı olmasını kabul etmiyoruz.

Su Yoksa Hayat Yok!

Su fakiri bir ülkeyiz. Üstelik su varlığımız giderek azalmakta. Geleceğimizin koşulu olan insanların ve diğer canlıların yaşaması için gereken suyun güvence altına alınması için seçim bildirgelerinde ve parti programlarında somut politikalar görmek istiyoruz. Bu çerçevede Anayasa'ya suların Devletin gözetim ve yönetimi altında olduğu yönünde bir hüküm konulması ve Türkiye'nin acilen “Su Çerçeve Yasası” çıkartılmasını talep ediyoruz.

Su varlığımız havzalar arasında “Mavi Tünel” gibi projelerle taşınmamalı, doğal bütünlük bozulmamalı su yerinde değerlendirilmelidir. Su havzalarımızın planlaması yapılarak su varlığına bağlı tarımsal ürün desenleri geliştirilmeli, tarım arazileri gelişmiş, su tasarrufu yapan sulama yöntemleri ile sulanmalı, drenaj suları doğal arıtımla yeniden kazanılmalıdır. Su kullanım planlamasının doğal varlıkların su ihtiyacını da gözetmesi şarttır.

Suyun sanayide kullanımında kapalı su devre sistemleri geliştirilmeli, buna rağmen çıkacak atık sular da arıtımla geri kazanılmalıdır.

Kentlerde su kullanımında bütün tasarruf önlemleri alınmalı, şebeke su kayıpları engellenmeli, kentsel atık suların tamamı arıtılarak tarımsal su kullanımına geri dönüştürülmelidir.

Değişen İklim Değil Enerji Olsun!

Küresel iklim değişikliği ile beraber değişen küresel ekonomide, Türkiye'nin dünya piyasalarında rekabet gücünü koruyabilmesi için enerji verimliliği sağlanmalı ve fosil yakıtlara bağımlılık ortadan kaldırılmalıdır. Bütün enerji yatırımlarının enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneltilmesini talep ediyoruz.

Bu çerçevede Kyoto Protokolü'nün en kısa zamanda imzalanarak ülkemizde sera gazı salımlarının güçlü bir yatırım ve değişim süreci içerisinde azaltılması şarttır. Güçlü bir ekonomi ve gelecek için bireysel ve kurumsal enerji verimliliğinin gerektirdiği teşvik sistemlerinin geliştirilmesini, enerji verimliliğine yönelik teknolojiler kullanılması ve geliştirilmesini istiyoruz.

Enerji üretiminde ise birey ve kurumların kendi enerjilerini üretmeleri ve buna ilişkin yatırım yapmaları teşvik edilmelidir.

Bereketli Topraklarda Doğru Tarım!

Toprak varlığımızın erozyona uğraması ve su kaynaklarımızın azalması ile birlikte gıda güvenliğimiz tehlike altındadır. Türkiye'de gıda güvenliğini sağlayabilmek için gerekli toprak ve su koruma yöntemlerine ek olarak yerel nitelikli bitkisel ve hayvansal gen kaynaklarının korunarak geliştirilmesi ve bağımsız bir tohumculuk alt yapısının oluşturulması şarttır. Genetiği değiştirilmiş tohumların ülkemize girişi ve yerel gen varlığımızın kirlenmesine izin vermiyoruz.

Tohumculuk Kanunu'nda çiftçimizin aleyhine olan hükümlerin düzeltilmesini, kapatılan Tohumculuk Enstitüsü'nün yeniden açılmasını, tohumlarımızın marka-patent mevzuatı gereği tescil işleri tamamlanmadan uluslararası pazarlara çıkmaması yolunda düzenlemeler yapılmasını istiyoruz. Ayrıca Biyogüvenlik Yasa Tasarısı'nda sivil toplum kuruluşlarının biyogüvenliğimizi tehlikeye atan maddeler konusundaki uyarılarının dikkate alınması şarttır.

Ülkemizde tarımsal üretimin gıda güvenliği önceliğinde yönlendirilmesini, tarımsal verimliliğimizin korunması için zirai ilaçların kullanımı azaltılarak durdurulmasını ve ülke çapında organik (ekolojik) tarıma geçilmesini istiyoruz. Bu dönüşüm süreci aynı zamanda su kaynaklarımızın korunmasını topraklarımızın organik madde açısından zenginleşmesini ve karbon depolamasını sağlayacaktır. Küresel iklim değişikliği koşullarında tarımsal üretimimizin güvence altına alınması için bu önlemler şarttır.

Kırsaldan kente göçün önlenerek kırsaldaki çiftçilerimizin yaşam standartlarının korunması, kırsaldaki üretkenliğin devamlılığı ve kırsal istihdamın artırılması için, çiftçi örgütlenmesini ve kooperatifleşmeyi teşvik edecek düzenlemeler istiyoruz.

Hayvancılığın korunması için TEMA Vakfı'nın çabalarıyla çıkan “Mera Kanunu”na ilişkin yönetmeliklerin uygulanmasını ve Mera Kanunu'nun 14. maddesindeki "tahsis amacının değiştirilmesi" konusunun, meralar lehine yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz.

Doğal Varlıklarımız, Ormanlarımız!

Doğal varlıklarımız ve ormanlarımız sundukları su toplama ve arıtma, toprak oluşumu ve korunması hizmetlerinin yanı sıra tarımsal gen varlığının yabani atalarını saklar, tıbbi ve aromatik bitkileri barındırır. İnsanlığa doğrudan sağladığı yararlar dışında, bizler gibi var olma hakkına sahip doğal alanların ve ormanlarımızın barındırdığı canlıların korunmasını istiyoruz.

Türkiye'de korunan alanlar artırılmalı ve korunan alanların etkili yönetimi gerçekleştirilmelidir. Bunun yanında korunan alanların koridorlarla bağlantılı olması sağlanmalıdır. Korunan alanların haricindeki alanların, değişen iklim koşullarında türlerin hareketlerine olanak sağlayacak şekilde korunması ve yönetimi sağlanmalıdır.

Ormanlarımızın korunması için Orman Kanunu'ndan 2B maddesinin çıkartılmasını ve 2B hukukunun dayanağını teşkil eden Anayasa'nın 169/son fıkrasının kaldırılmasını talep ediyoruz. Orman Kanunu'nda, Maden Kanunu değişikliği ile ortaya çıkan ve Turizmi Teşvik Mevzuatı ile yaratılmış ormanları tehdit eden hükümlerin değiştirilmesini istiyoruz. 3213 sayılı Maden Kanunu bütünüyle gözden geçirilmeli, doğal varlıkları, yaşamı, tarihi ve kültürü yok sayan anlayış bütünüyle değiştirilmelidir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu içinde yer alan Koruma Kurulları ile ilgili teşkilatlanma maddeleri yeniden düzenlenerek bu kurulların ağırlıklı olarak bilim adamlarından oluşmaları sağlanmalıdır.

Gelecek İçin Arazi Planlaması!

Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çerçevesinde bütün Türkiye'nin arazi kullanım planlaması yapılmalı ve bütün üst planlar arazi kullanım planlaması üzerine inşa edilmelidir. Ayrılan arazilerde yapılacak yatırımlar için ÇED Yönetmeliği şekli bir uygulama olmaktan çıkartılıp, bilimsel bir hale getirilmeli; mevcut standartlar çevre lehine iyileştirilmeli ve artık ÇED yanında SED (Sosyal Etki Değerlendirmesi) uygulaması da oluşturulmalı ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'nun öngördüğü Toprak Koruma Projeleri ciddiyetle yaşama geçirilmelidir.

Dağıtılan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü yerine TOPRAKSU Genel Müdürlüğü'nün yeniden kurulmasını ve Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu uygulaması sorumluluğunun bu kuruluşa bırakılmasını talep ediyoruz. Doğal varlık yönetiminin (ormanlar, meralar, sular, tarım alanları vs) havza esaslı olacak şekilde düzenlenmesi için Havza Yönetimi Çerçeve Yasası çıkartılmalıdır. TBMM gündeminde bulunan Dönüşüm Alanları Kanunu Tasarısı ve Kıyı Kanunu gibi tasarılar geri çekilmeli ve toplumsal uzlaşı sonucu yeniden hazırlanmalıdır. Yabancılara arazi satışını düzenleyen ve toplumda büyük infial yaratan Köy Kanunu ve Tapu Kanunu'ndaki değişikliklerin yeniden gözden geçirilmesini istiyoruz.

Siyasi Partilere Sesleniyoruz!

Geleceğimiz, TEMA Vakfı'nın öneri ve taleplerinin en kısa zamanda hayata geçirilmesine bağlıdır. Siyasi Partilerimize sesleniyoruz!

TEMA Vakfı'nın öneri ve taleplerini SEÇİM BİLDİRGELERİNİZE ALIN çünkü toprak, su, enerji, tarım ve arazi planlamasına dair önerilerimize yer vermeyen programlar 320.000 gönüllümüze ve kamuoyunun sesine kulak vermiyor demektir. TEMA Vakfı'nın önerilerini programına almayan partiler bu ülkenin geleceğini düşünmüyor demektir.

Seçmenlere Sesleniyoruz!

Geleceğimize TEMA Vakfı'nın önerilerini hesaba katarak EL KOYUN. TEMA Vakfı'nın önerilerini dikkate almayan, toprak, su, enerji, tarım ve arazi planlamasına dair önerilerimizi parti programlarına koymayan partilere OY VERMEYİN!

Bu topraklarda çocuklarımıza ve torunlarımıza yaşanır bir çevre bırakmak için TEMA Vakfı'nın önerilerini bildirgelerine alan ve programlarına koyan partilere oy verin!

,